çocuklar küçülüyordu öykünde

|
O esnada ben, henüz bitmemiş bir sözlükten daha fazla ve daha fazla kelime dilenmekteydim. Bir anlığına sussan bin sonsuzluğuna üzerine kapanacakmış gibi duran bir göğün altında içinden grisiz renkler geçen şiirler mırıldanmayı sen benden daha iyi biliyordun elbette. Ben çok az şey biliyordum, büyük çoğunluğunu önce en sonundaki paragrafı yazılmış ve sonra giriş cümlesine düşler asılmış beş para etmez bir hayattan aşırıyordum. Sen aslolanı görüyordun nihayet, binlerce basamağının binlercesine masalından silemediğin pislikler bulaşmış merdivenleri adımlıyordun. Kullarına şehirler yazmış bir allah’ın sokaklarını okuyordun gündüzleyin, geceleri insanlığa ermiş bir meleğin kızıl saçlarına dokunuyordun. Dokunup kaçtığın her yerde benim ortasında mahzenine kapatıldığım, benim ortasında süngüsüne takıldığım, benim ortasında çarmıhına taptığım bir aşkın parmak izleri kalıyordu. Senin dokunduğun her yerde bir çarmıhın toprağa en hakiki teması kalıyordu.

Sonra sen, dilinin üzerinde donmuş son çocuktan bir ağıt koparıyordun kendine; yürüyordu çocuklar şehirde ve öyküde ve hayatta ve kitabı askıya almış bir emrin son kurşununda; yürüyordu çocuklar öykülerde
ve sonunda
ve intihara bağışıklı bir ırkın
son çocuğunda.

Dokunduğun her yerde bir çarmıhın toprağa en hakiki teması kalıyordu senin.
Küçülüyordu çocuklar öykünde
Ve sonda.